31 Mayıs 2012 Perşembe

BeNim de SöYleyEcEkLeRim VaR




Kadın...
Okuyan, çalışan, çocuk doğuran, çocuk bakan, ev temizleyen, yemek yapan, siyaset yapan, blog yazan, bakımlı olan, ana-babaların “ilerde bize bakar kız evlat” dedikleri kadın..
Dedelerle evlendirilen, tecavüze uğrayan, teşhirci diye suçlanan, okula yollanmayan, tacize uğrayan, kendi rızasıyla denilen, hakkı yenilen, hor görülen kadın…
Yani biz, hepimiz…
2012 yılında insanların “özgürce” sesini duyurabildiği, bloglarda, twitterde, facebookta düşüncelerini dile getirebildiği, internetten her istediği bilgiye anında ulaşılabildiği bu devirde hala…
Kadın üzerinden siyaset yapılıyor, bir takım çıkarlar için manevi değerler üzerinden hiçe sayılıyor, hayatıyla oynanıyor.
Gittikçe daralıyoruz, sıkışıyoruz. “belki” ler ve “değişim” lerin aslında göz boyama olduğnu; aslında her şeyin herkesin aynı olduğunu bir bir anlıyoruz.
İnsanların çalışmak için getirildikleri görevlerinde yapmak zorunda oldukları şeyleri yapmadıkları, sadece kendilerini, ceplerini düşündükleri; gerekli, denetimlerin, kontrollerin yapılmadığı, sabit düşüncelere takılıp tek amaç haline getirildiği, polisinden kalecisine herkesin “kabadayı” kesildiği dönemimizin faturası yine kadınlara kesiliyor. Kendi eksikliklerini bizlerin hayatlarını kısıtlayarak gidermeye çalışıyorlar. Empati yapmadan, uzmanları dinlemeden, sonuçları düşünmeden, kendi kafalarına göre “kral da benim padişah da” diyerek bizler üzerinden politika yapıyorlar.
Önceden komplo teorisi gelen bir çok şeyin gerçeğe dönüştüğünü gördükçe,” kadınlar çalışmasın; evlerin, peçelerin ardına kapatılsın” düşüncelerinin çok da ütopik olmadığına karar veriyorum. Geçmişten günümüze şöyle bir düşünecek olsak, önceleri şiddetle hayır dediğimiz bir çok şeyin nasıl gelip de yerleşip alışkanlık haline geldiğini ve bizim hiçbir şey yapamadığımızı görüyorum.
Düşünüyorum, üzülüyorum, çare arıyorum, kendim adıma ne yapabilirim diyorum.
En azından korkmayıp düşündüğümü, doğru bildiğimi söyleyebilmeliyim diyorum. İnsanlar düşünsün evet dedikleri 5 şeyin yanında bir gün çok büyük bir hayır diyecekleri bir durum gelebileceğini  ve  onlara dokunmayanın sokmuş, hatta zehrini bile akıtmış olabileceğini idrak etsinler istiyorum; fakat geç olmasın, çok geç olmasın. Bir dönem olsun bu sadece. İnsanların özgürlüklerinin ne kadar önemli olduğunu anladıkları, düşünceleri ne olursa olsun düşünebilmenin ve bunları dile getirebilmenin ne kadar güzel olduğunu idrak edebildikleri bir dönem…
Umuyorum…

16 Mayıs 2012 Çarşamba

GEzeLim GörELim

Bloga yeni başlamanın çekimserliği ve işlerimin yoğunluğu sebebiyle çooook uzun zamandır post hazırlayamamıştım. Bundan sonra daha bir özen gösterip daha çok ilgileneceğim blogumla diyerek, hemen yeni posta geçiyorum.

Yaklaşık 2 ay önce erkek arkadaşımla yaptığımız mini gezimizi paylaşmak istedim sizinle. Restorasyon aşamasında olan "Tekfur Sarayı" ile başlayıp "Kariye Müzesi" ile devam eden ve  "Ayasofya" ile son bulan bu gezimiz yazın ilk demini tattığımız bir haftasonunda gerçekleşti. Birkaç Fotoğraf eşliğinde şöyle bir geçip gidelim üzerinden. Buyrun:

































Tekfur sarayı şu an restorasyon aşamasında; fakat proje tamamlandığı zaman çok güzel olacağından şüphem yok=)
























İtiraf ediyorum ki Kariye Müzesi' nin adını hiç duymamıştım, varlığında bihaberdim. İlk gittiğinizde bahçesiyle cezbeden bu müze içine girince çok iyi korunmuş olan mozaikleriyle cezbediyor insanı. Tek kelimeyle bayıldım. Vaktimin daha bol olduğu bir günde hem içinde hem bahçesinde tüm günü geçirebilirim.


































Müzenin yakınındaki bu evlere de ayrı bir bayıldım=)































Sultanahmet' te otoparkta karşılaştığımız bu minibüs çok tatlı değil mi?































ve muhteşem ihtişamıyla Ayasofya...




































Ayasofya' nın bahçesindeki sanatsal ağaç ;)

















veee macunla sonlandırılan bir gün.

Not: Her ne kadar fotoğrafı olmasa da Sultanahmet Köftesi yediğimizi tahmin etmişinizdir=)