18 Temmuz 2012 Çarşamba

BuGünü AsLInDA NasIL sAbırLa BekLEdİmDi


13.07.2012-Cuma akşamı ailecek Turkcell Kuruçeşme Arena'da olan Ajda Pekkan konserine gittik. Bir AJDAsever olarak her yaz magazinden izlediğimde ay keşke gitseydik dediğim bir konserdi. Duruşuna, tarzına, enerjisine, şarkılarına hayran olduğum bu güzel kadının konseri de çok güzeldi=) Gerçi bence konserden günler önce çıkan "Ajda uçaçak, yurtdışından dansçılar getirdi" söylentileri çıkmasaydı daha iyiydi ama yine de Ajda ve şarkılar çok iyiydi...
Ajda ve şarkılar çok iyiydi diyorum çünkü vinç olayını ve kostüm değişikliği sırasındaki dans gösterilerini beğenmedim. Vince çıkması çok amatörceydi. Belki seyircilere bayağı bir yaklaşacak konuma ulaşsa güzel olurdu; ama ben bu haliyle sevmedim. Dans gösterileri de çok fazla "yeteneksizsiniz" havasındaydı. Yerde yatan bir dansçı ve üzerinde bisikletle numaralar yapan başka bir dansçı falan vardı; fakat dediğim gibi yine de güzeldi.
Cengiz Semercioğlu "Madonna konseri sonrası bizim sanatçıların konserlerini nasıl izleyeceğiz" gibi bir cümle kurmuştu bir yazısında; evet şov açısından tabiki de öyle. Madonna bir dünya starı, her dansçının hayalidir heralde onunla çalışmak. Keza organizatörler, kareograflar vs için de. Eh hal böyle olunca tabiki de kimse ondan iyi olamaz; fakat yıllardır dinlediğimiz, bildiğimiz, sevdiğimiz Ajda da çok güzeldi sadece keşke konser öncesi o konsere dair söylentileri duymasaydık.






Muhteşem manzarasıyla Kuruçeşme Arena=) üniversite yıllarımda part time işler yaparken de birçok konserde çalışmıştım ve çok zevk almıştım orada olmaktan. Konserden 2 saat önce gidilip tadı çıkarılmalı=)


Rengarenk kostümlü dansçılarıyla Nossa Nossa şarkısını söylediği anlar konserin en eğlenceli anlarıydı=)







Çok fazla huysuz virgin gibi olduysam kusura bakmayın=( Ama benim fikirlerim bunlar. Övgümüz de yergimiz de belirli sınırlar içerisinde olduğu zaman kimseye bir zararı yok bence;)


3 Temmuz 2012 Salı

AĞvA





Geçtiğimiz Pazar günü günübirliğine ne zamandır gitmek istediğim Ağva'ya gittik. Daha yolda giderken bile bayıldım doğaya, huzur doldum resmen. Ağva'ya vardığımızda ise iyi ki gelmişiz dedik.
İlk gittiğimizde ne yapacağımızı bilemedik. Yürünür mü, sadece cafelerde restoranlarda oturarak mı tadı çıkarılır Göksu Deresi' nin bilemedik. Öncelikle kahvaltı yapalım dedik ve internetten mini bir araştırma yaparak "Şengül Çiftliği" nde karar kaldık.






Serpme kahvaltı sunan bu güzel mekanda masamız birden çeşit çeşit peynirler, reçeller ve yumurta iel donatılınca sevgili sevgilimle tüm bunları nasıl yiyeceğiz diye düşündük ve bunu dile getirince "yersiniz yersiniz yavaş yavaş" diye bir cevap aldık=) Gerçekten de huzur içinde yavaş yavaş sohbet ede ede yedik bitirdik her şeyi=) Gelen hesaba da İstanbul'da böyle bir kahvaltı ile kıyaslayınca şaşırdık kaldık. Bize bayağı uygun geldi.






Sonra biraz dolandık, karşılaştığımız insanlara nerelere gidelim diye sorduk...



Hangisini giysem diye düşündüm düşündüm... Gerçekten karar veremedim ve ikisinin uyumu da çok hoşumam gitti.. İkisini de aynı anda giydim=)




Minik olan çarşısında biraz gezindikten sonra fenere doğru yürüdük. Günlerden pazar olduğu için sanırım çok fazla kalabalıktı. Hayatımızda ilk edfa denizde bu kadar insanı bir arada gördük=)









Birçok kişiden aldığımız tavsiye doğrultusunda "Kilimli Koyu" na doğru yola çıkmışken "kapım Otel" i gördük. Çok beğendiğimiz bahçesinin fotoğraflarını çekerken içeriden hoşgeldiniz diyerek otelin sahibi, çok tatlı bir köpek "Dost" ve minik torun "Zümra Bade" çıkageldi=) hepsi çok sıcak kanlıydı ve bir şeyler içmek üzere içeri girdik.










Çok sıcak kanlı olduklarını söylemiştim=)






Kapım Otel'deki tatlı molamızda sonra Kilimli Koyu'na gittik. Manzara gerçekten çok güzeldi. Rüzgar saçlarımızı savura savura fotoğraflar çektik=)



Kilimli Koyu Tesisleri diye geçiyor buranın ismi ve girerken çok cüzi bir şey ödüyoruz. İçinde restoran var, oturup bir şeyler yiyip içtik. Çok fazla rüzgar olduğu biraz da kendimizden geçtik. Onun dışında çok güzeldi=)



Son olarak yol yapımından ötürü aksayan trafikte biraz can çekişerek evimize döndük; fakat o kadar huzur dolduk ki trafik canımızı bile sıkmadı=)


29 Haziran 2012 Cuma

GeZinTi



Doğubank'ta olan minik bir elektronik işimizden ötürü Eminönü'ne düşen yolumuzda birkaç fotoğraf çekmiştim. Böyle yerlerde gezinmeyi, kalabalık içinde olmayı, İstanbul'da turist olmayı çok seviyorum=) Turist demişken, Doğubank'a yolumuzun düşme nedeni ise Amerika'da turist olarak avlanmamızın sonucuydu;) aah akılsız aklım aah=)




 Eminönü Camii'nin önü...


Çiçek pazarı...


Meşhuuuuur Hacı Bekir...



 Aldığımız akide şekerleri=)